14 Nisan 2019 Pazar

Arduino Çalışmalarım - Bayrak Sallayan Uçak (Hürkuş) Maketi Projesi



Merhabalar, daha önce "Bilişim Teknolojileri ve Yazılım" dersi üzerinde yazarken Arduino setlerinden bahsetmiştim. Günümüzde öğrenciler bilgisayar dersini eskisi gibi Word, Excell vs. üzerinden işlemiyor. Peki içinde bulunduğumuz çağ bize neler getirdi ? Hem bu soruyu cevaplamak hem de çalışmalarımdan birini paylaşarak  aklınızda fikirler oluşturmak istedim...

Yeni çağ Maker Çocuk olmayı gerektiriyor. Yani üreten, tasarlayan minik mucitler yetiştirmeyi amaçlıyoruz.  Bu amacımıza ulaşmak için kodlamanın temellerini atarak, ortaya üç boyutlu ürünler çıkaran bireyler olması üzerine eğitimler veriyoruz. Örneğin, yazdığı kodları teknolojik kartlara yükleyerek veri alışverişi mantığını kavrayan, bu yöntemle de bir cihaz tasarlayan ( trafik lambası vb.) projeler çıkarmalarına rehberlik ediyoruz. Tıpkı büyük programların mantığına sahip yaş grubuna uygun programları kullanmayı öğretiyoruz (Scratch vb. programlar) Burada yazılımın temellerini atıyoruz. Sonrasında ise Arduino gibi robotik setleri alarak devreler kurup üzerine kodları yükleyerek amaçlanan projeyi geliştirmelerini istiyoruz.

Kısa ve Pratik Proje Çalışmam : 
Yazdığım kodlar ile bayrak sallayan bir uçak maketi hazırladım. Ben proje ismine "Hürkuş" demeyi tercih ediyorum :)
Evde olan malzemelerle hazırlandığı için minimum seviyede malzeme kullanmaya çalıştım. Çalışan halinin Videosu aşağıdadır...




Proje Malzemeleri : 
1. Arduino Uno R3 Kart

2. Servo Motor

3. Üç Adet Erkek-Erkek Jumper Kablo

4. Usb Kablo

5. Dört Adet Abeslang

6.Türk Bayrağı 

S4A programında kodları yazarak Usb yardımıyla Arduino Uno kartını tanıtıyoruz ve kodları yüklüyoruz. Ardından Servo Motor ile Arduino kartını bağlıyoruz. Servo motorun ucuna Türk bayrağını takarak  uçak maketine yerleştirdiğimizde projemiz tamamlanıyor...
Bilişim Teknolojileri ve Yazılım dersine özgü bir etkinlik veya proje örneği ortaya koymuş oluyoruz :) Yeni nesil Bilişim Teknolojileri dersini kapsayan çalışmalar bu şekilde ilerliyor.

Öğretmenlere ise yeni güne, yeni fikirlerle uyanarak öğrencilerin hayal gücünü ve Algoritmik düşünme becerisini geliştirme görevi düşüyor.

15 Mart 2019 Cuma

Yeni Yüzümüz Akıncı-4



Yüzümüzün akı, Akıncı... Her fırsatta  yerli ve milli olmak istediğimizi vurguluyoruz. Bu alanda  potansiyelimizin çok çok altında olduğumuzu düşünüyorum. Neyse ki, kendi çabalarıyla hayallerinden ve çalışmaktan vazgeçmeyen birçok insan var. Dr. Özgür Akın'da bunlardan birisidir. Yaklaşık 2 yıl önce konferansına katılma fırsatım olmuştu. Çalışmalarında nereden, nereye geldiğini ve hedeflerini anlatmıştı... Hedefleri doğrultusunda emin bir şekilde ilerlediğini düşünüyorum. İlerlemesine ilerler de, ilerlettirilir mi ? sorusu biraz tedirgin ediyor, yıllardır ülkemizde ki beyin göçü durumlarını vs. göz önüne alırsak...

AKINSOFT KURULUŞ

Özgür AKIN 12 Nisan 1995 tarihinde Akınsoft'u kurmuştur. Kendisi bu işe tek başına ve  kararlılıkla başladığını anlatmıştı. Küçük bir çalışma atölyesinden fabrikaya uzanan bir başarıdan bahsediyoruz... Başlarda program geliştirerek  (WOLVOX ERP E-Business tabanlı) bu işe başladı.
2009 yılında insansı robotlar üzerinde çalışmalara başladı.
2010 yılında Türkiye'nin ilk insansı robot prototipini geliştirdi. Türkiye' de robotik konusunda öncü olmuştur.
2015 yılında insansı robot garson ADA ile tanıştırdı bizleri... Cadde Meram Kafe & Robotik Uygulama Merkezini 'de kurarak Türkiye'nin ilk ve tek robotik uygulama kafesine sahip olduk.
2017 yılında ise Konya'da  Dünya'nın İlk İnsanı Robot Fabrikası olan AKINROBOTICS seri üretim faaliyetine açılmıştır.


KISA BİR SİTEM...

Peki biz yerli ve milli kavramlarını dilimizden düşürmemize karşın, kendisini 1995 yılından beri haberlerde, orada, burada, şurada duyduk veya desteklendiğini izledik mi ?
Bu konuda  kendisi de konferansında küçük bir sitemde bulunmuştu... Maddi desteği geçin manevi destek bile yeterince olmadığı konusunda mütevazı bir sitem... Türkiye olarak destek sağlayabildik mi ?  Sağlayabiliyor muyuz ? Yoksa belli bir başarıya gelince, her şeyi tek başına yapınca "Bizim teknolojimiz, bizim başarımız, bizim çalışmamız" mı ? oluyor...
Neyse, burada  eleştirimi bir kenara bırakarak yeni yüzümüzden bahsedelim :)

AKINROBOTICS ÇALIŞMALARI

Çalışmaları seri olarak :
PNCR Serisi , ARAT Serisi, ADA Serisi ve AKINCI Serisi oluşturmaktadır.
Akıncı serisinin sonuncusu ise Akıncı-4 olmuştur. Proje devam etmektedir.
Son olarak Akıncı-4'e yüz eklemesi yapılmıştır. Yukarıya resmini ekledim :)
Buyurun size yerli" Sofia " dişisini onlar, erkeğini de biz üretelim değil mi ?  Neyse, cinsiyet ayrımına karşıyız o da ayrı bir konu...

AKINCI-4 tatma hariç diğer duyuları kullanabiliyor. Denge sensörü ile engellerde, itmede vs. dengesini koruyor. Koku sensörü ile üzerinde tehlike barındıran kokuları algılayabiliyor. Yer yön belirlemesi yapabiliyor. Stereo Vision kamera sayesinde belirlediği hedefe ulaşabiliyor.

ASKERİ ROBOT ÜRETMEK MÜMKÜN...

Dr. Özgür Akın ileride istenirse askeri robotlar vb. üretebileceğini de söylemişti . Robot teknolojisiyle insansız savaş uçakları veya  savaş robotları üretmek, en önemli alanda yani savunma alanında vazgeçilmemesi gereken bir hedef olduğunu düşünüyorum.  Dr. AKIN  görev verildiği takdirde bu konuda çalışmalar yapacağını belirtiyor...

Böyle bir Dünya'da her şeyi ithal edersek, geleceğimizi ve varlığımızı başkalarının eline bırakırsak en zayıf noktamızda tuzla buz olacağımız aşikar. İnsanlık, ilerledikçe acımasız bir hale geliyor. Elimizde ülkemizi korumak için bir silah olmalı, bir kozumuz olmalı. Ben sana uçak vermiyorum ! Ben sana yiyecek vermiyorum ! dediklerinde, uçakla saldıran bir düşmana taş mı atacağız? Ya da yeterli tarım olmadığı için aç mı kalacağız ? İşte bu yüzden bizde yeterli potansiyel var, bir de silahımız ve kozumuz olmalı... Gelişmemizi engellemek isteyenler olabilir fakat cesaretli olmalıyız. Cahil cesareti değil, akıl ve bilim cesareti...
Ülkesini seven herkes işini en iyi yapandır. Hem devlet, hem de millet ürettikçe vardır. Umarım ülkemizde bilim ve teknoloji de daha güzel haberlere imza atılır :)

Hemen şuraya YouTube'dan bir video bırakalım ...


Resim Kaynak:
https://twitter.com/Akinrobotics/status/1049650991430295553/photo/1
https://www.youtube.com/watch?v=XcDcTuJ-nS0



3 Mart 2019 Pazar

Kadının Adı Var - Kitap Tanıtımı


Kadınlar medeni kanunla birlikte olması gereken insani haklara kavuşsalar bile taciz, tecavüz ve cinayetler devam etmekle kalmıyor, ilerliyor. Sorunun kaynağını subjektif bir bakış açısıyla yorumlayabiliriz. Ahlak, terbiye vs. ne söylemek isterseniz söyleyin !

Fakat gözlemlerime baktığımda, aileler çocuklarına yasaklar getirseler de kadınlara bakma, günah, ayıp vs. gibi nasihatlerde bulunsalar da ortaya çıkan tablo değişmiyor. Özellikle bu nasihatleri yaparken nasıl rol model olduğunuz önemli, bu konuda da rol modelin baba olduğu açık.
Siz yapma- ayıp deseniz bile, çocuğunuz bir kadına nasıl baktığınızı, nasıl konuştuğunuzu ve mesafenizi dikkate alacaktır.
İstediğiniz kadar  kısıtlamalar getirin, her açıdan iradesine sahip olmayı ve karakterli olmayı öğretemediğiniz (rol model olamadığınız ) takdirde hiçbir çaba sonuç vermiyor.

Kadın vücudunun bir uyarıcı değil, insana ait özellikler taşıdığını, kaşımız gözümüz gibi tüm organlarının insan doğası gereğince var olduğunu aşılamalıyız. Kadına sadece karşı cins olarak bakan bir zihniyet,  saldırganlık iç güdüsünü kontrol edemez. Cahilliğin bir kaynağı olduğunu düşünüyorum.  
Zihniyetinde barındırdıkları ilkellikle bir kadını değil, bir insanı Allah'ın eşit tuttuğu, koruduğu bir canlıyı tacizlerle ve saldırganlıkla hakkına girerek iğrenç davranışlara maruz bırakıyorlar.

Kadının varlığı, nasıl yemek yediği, nasıl giyindiği, nasıl yaşadığı kimsenin düşünmesi gereken konular değildir. Hatalarıyla, yanlışlarıyla, günahıyla, sevabıyla o bir insan ve bunun yargılaması başka bir insana düşemez.Toplumsal düzende uyulması gereken kurallara kadınıyla erkeğiyle uyarız, onun dışında kimse kimsenin özel alanına ve özgürlük alanına değil tecavüz etmek, düşüncesiyle bile yargılayamaz...

Başımdan geçen bir olay:

"Kadının adı var" kitabımın başında okumaya dalmışken aniden telefonun çalmasıyla irkildim. Tanımadığım bir numara... Tanımadığım numaraları açmaktan hoşlanmasam da, iş için veya akrabalarımdan birisi olabilirdi...

A: Efendim, buyurun?
B: Alo, iyi akşamlar.  (ergenlik yaşlarında bir erkek çocuğu sesi olduğu açık)
A: İyi akşamlar, siz kimsiniz çıkaramadım ?
B: Ben mi ? Ben Aşkınız...
A: Anlamadım, kimsiinn ? (Şaşkınlıkla ve kızgınlıkla sorarım)
B: Aşkınızımm.
A: Aptal mısın, söylediğinin farkında mısın? (Kendimi tutamam ve aptal olup olmadığını sorarım!)
B: Yooo...
(Telefonu suratına kapatırım ve sinirlerim tepemdedir.  Kadınlara yapılan bunca pisliğin içinde, taze bir çocuğun sapıklığa attığı ilk adımlarına şahit olmuşumdur. Whatsapp üzerinden numarayı kaydedip bakınca, yaşlı birinin kucağında bebeklerle resmi çıkmıştı. Muhtemelen torunu dedesinin telefonunu almış diye düşündüm.)

Bir erkek sadece bir erkeği mi dinler (çekinir, korkar)? sorusuna net bir yanıt almak için babama durumu anlatarak numarayı verip, çocuğun tepkisini görmek istediğimi söyledim. Aradık, açtı ve amcama vereyim görün  gibi bir şeyler söyledi. Başka birisi zannetmiş olacak ki, ahkam kesmeye kalktı. Kim bilir kimler tarafından yaptığı ahlaksızlık yüzünden tepkiler aldı...Ürkütmeden nerede yaşadığını vs. sorduk K... dedi, amcama vereyim ama namaz kılıyor vs. dedi. Sorunca ben aramadım kardeşlerim aramıştır, diyerek yalan söyledi. Uyarımızı yaptık ve bir daha kimseye karşı böyle bir girişimde bulunmaması gerektiğini söyleyerek kapattık. 
Peki o amcanın bunlardan haberi var mı ? 

Görüyoruz ki, bu tarz sorunları bile ilk çağlardan beri ahlak veya din kurallarıyla engellemekte güçlükler yaşıyoruz. Amcası duysa belki de kahrolur... Kadınların varlığını tanıtmayarak veya bütünüyle baskılayarak , kaba bir tabirle hiç kadın görmeden büyütmekte bu ilkel davranışlara çözüm olmuyor. Bu konu ahlakla birlikte zihniyet ve irade konusudur.  Bu nedenle kurallar bütündür ve her alanda karakterini ve iradesini koruyan, nerede nasıl davranacağını bilen eğitimli kişilikler yetişmeliyiz...

Gelelim Kitap Tavsiyemize : 

Önereceğim kitap tamamen objektif bir anlatımla yazılmış. İlk çağlardan günümüze kadının gelişimini anlatır. Yazarıyla kitap fuarında konuşma ve söyleşisine katılma fırsatım olmuştu...
En mutlu olduğum cümlesiyse, bu kitap öyle bir bakış açısıyla yazıldı ki, adı "KADININ ADI VAR" olmasına rağmen erkek okuyucularım çok daha fazla (Hani erkekler adını duyunca bile kaçar ya)... İçeriği sırf cinsiyet ayrımını konu alan bir kitap değil. Bu konu üzerine yaşanmış tüm olayları derlemiş ve kaynaklarıyla bizlere sunmuş yazar...
Erkeklerin çok okuması güzel, fakat önemli olan kadının kendi farkına varmasıdır, herkes okumalı...
Bu yüzden uzun uzun övgüler dağıtmak yerine direkt  konu içeriğini paylaşmak isterim :

  • Kadınlar tragedyası
  • İlk çağlarda kadın imgesi
  • Antik Yunan ve Roma Medeniyetleri döneminde kadın imgesi
  • Antik çağ ibrani toplumunda kadın imgesi
  • Hristiyanlık'ta kadın imgesi
  • İslam'da kadın imgesi
  • Cinsel bir obje olarak kadın imgesi
  • Romantik aşk kavramı içinde kadın imgesi
  • Virginia Woolf'un eserlerinde kadın imgeleri ve feminist izdüşümler
  • Türk toplumunda kadın imgesi
  • Eski çağlardan günümüze Türk toplumunda kadın imgesi
  • Türk edebiyatında kadın imgesi ve feminist yaklaşımlar
  • Kadın'ın hikayesine empatik bir yaklaşım
Kitap içeriğinden örnekler:  







17 Şubat 2019 Pazar

Photoshop Çalışmalarım - Karakalem Renklendirme


Çizimler ve renkler kimin içini ısıtmaz ki ?  Oldum olası resim yapanlara hayranlıkla bakmışımdır. Küçükken severek resim yapardım. Fakat  ilköğretim yıllarında resim öğretmenimin tutumu veya  ilgisizliğiyle tamamen uzaklaştığımı düşünüyorum. Sonra da bir iki yılda bir yaparsam karakalem çizmeye çalışırdım. Bir şeyler çizmeye çalışırken hissettiğim huzur çok farklıydı.  Bazı dönemler heveslenerek tamam kursa kaydolacağım der, sonra başka öncelikler nedeniyle gitmezdim. Sonuç olarak bugün düşündüğümde içimde kalmış bir meslek bile olabilir... Aslında kendi mesleğimi yani teknolojiyi çok seviyorum. Madem ikisini de seviyorum,  teknoloji üzerinde resimlerle uğraşsam daha mutlu olurum diye düşünüyorum. Photoshop üzerinde çalışmalar yapıyorum.
Tabi temel photoshop  eğitimini mesleğim gereğiyle aldım. Fakat dedim ya temel şeyler, ben birazcık ilerletmek istiyorum. Bu nedenle uzun bir aradan sonra tekrar başına oturdum. Karakalem resimlerini renklendirme işlemini daha önce denememiştim :) Eee bari ilk çalışmamı bunun üzerine yapayım dedim. 

Hatta ilk çalışmamda amatör ve basit  kendi çizdiğim bir resmi renklendirme işlemi yaptım :

Tabi, pek çizim yeteneğim olmadığı için gölgelendirme vs. yapamadım :) 

 Şimdi bu çizimin Photoshop üzerinde yaptığım renklendirmesine bakalım : 


Evet dediğim gibi amatör çizimden, amatör bir renklendirme oluyor. O halde ben bu işin yetenek kısmını daha profesyonel insanlara bırakıp, sadece renklendirme işlemini yapmalıyım...
Google üzerinden hazır çizilmiş karakalem çalışmalarından alıp bir , iki tane daha çalışma yaptım.
Hemen aşağıya birini bırakalım :)

Bugün bu çalışmaları yapmamıza önder olduğu için kendisine olan minnet borcumuzu, sadece çalışarak ödeyebiliriz...


Yaptığımız işi, iş olarak görürsek bırakın başarılı olmayı mutlu bile olamayız. Yaptığımız işi zevk olarak görürsek değil başarılı olmak, mutlu bile oluruz :)  Hayatta en kolay ve en zor şeydir mutlu olmak... 
Demem  o ki,  mutlu olduğumuz işleri yaparsak başarı er veya geç gelmek zorunda kalır.  Ben mutlulukla çalıştım :) 
(Üzücü bir gerçek var ki , çoğu insan kendi mesleğini yapamıyor. Belki ben de yapamayacağım. Bilemeyiz, hayat şartları bazen hayalinizdekinden iyi veya kötü noktalara getirebilir...)

Peki siz gerçekten şuan mutlu olduğunuz işi mi yapıyorsunuz ?




11 Şubat 2019 Pazartesi

İstiridye Avcısı'nın Sorularını Yanıtlıyorum - Mim


Merhabalar,  iki yayındır mimlerden ilerliyorum. Aslında sık sık veya üst üste mim yazmak pek huyum değildir :) Eğlenceli olsa da ben arada yazmayı seviyorum. Fakat İstiridye Avcısı adlı blog arkadaşım o kadar güzel sorular hazırlamış ki, dayanamadım ve bu mimi de hemen yazmak istedim. Kendisine teşekkür ediyorum. Mimler sayesinde arkadaşlarımızla sosyal etkileşimlerimiz artıyor ve daha iyi tanıma şansımız oluyor. Şimdi bu anlamlı soruları vakit kaybetmeden cevaplayalım :

1) Negatif olayları pozitif açılımlarla yorumlayıp olumlama yapmayı sever misiniz? Evetse neden? Hayırsa neden?
Üzülerek hayır diyorum sanırım:/ İşin içinde olumlu yanları varsa, tabi ki o taraftan bakarım. Fakat burada negatif olayı pozitif algılamaktan bahsediyor... Genel olarak gerçekçi ve tüm ihtimalleri değerlendiren bir yapım var. Negatif bir olaysa içinde bulunduğum negatifliği olumlu karşılamaktan çok, nasıl olumlu hale çevirebilirim diye düşünüyorum.
Ben negatif olayları pozitif görmek yerine düzeltme şansım var mı ? sorusuna odaklanıyorum sanırım :) Lakin  karamsar birisi de değilim canıım :))

2) İnsanları sınıflandırma eğilimi hakkında neler düşünüyorsunuz ? 
Bu en hassas noktalarımdan diyebilirim. Her şart ve koşulda, ne olursa olsun kimse kimseden üstün değildir. Bu sınıflama durumlarına insanlık yönüyle bakıyorum ve insanların birbiri üzerinde değil sınıflama yapma hakkı, bunu düşünme hakkı bile yok. Bakmayın insanoğlu geçmişten bu güne kadar özellikle kadın-erkek sınıflamasıyla bile akıl almayacak derecede işkenceler yapabilmiş. Bunu kendisine hak görmüş ! Ne kadar komik değil mi ? Lütfen insanlara yaratılış ve maneviyat olarak kimsenin, kimseden farkının olmadığını artık anlatalım. Zaten bunu kavrayan insanlar hiç bir konu da sınıflandırma ve ötekileştirme yapmaya kalkışmayacaktır.
Not : Çevremden genelde insanları bu kadar önemseme, onları bu kadar düşünme vb. öneriler alıyordum:) Keşke herkes birbirini önemsese ama gördüm ki, bu pek mümkün değil. Bende sadece vicdanımı önemsiyorum...

3) Sizce herkes birbirine benzeseydi nasıl bir dünyada yaşardık ?
Ooo ! hayırrr...Böyle bir şey olmasın tabi ki :) çok sıkıcı bir yer olurdu. Şimdi bile birbirine özenen, güzellik adı altında dudaklarını yaptıran, aynı makyaj stilini uygulayan her yeri kusursuz insanlar görmek sıkıyor. Düşünsenize tıpkı bir fabrika ürünü gibi her yerde benzer güzellikler var. Bence kişiyi özel yapan kendine has güzellikleri ve kusurlarıdır. Ben sevdiklerimin her özelliğini ve farklı oluşunu seviyorum şahsen :)

4) Doğum ve ölüm hakkındaki düşünceleriniz nelerdir ? 
Doğum zaten bir mucize. "Ölümü ise her nefis tadacaktır :)" Ölüm zor gelir tabi ki, ürkütücü gelir. Fakat bir gerçek var ki ," ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı". İnsanı korkutan sevdiklerinden ayrılması oluyor. Her ikisininde olağan olduğunu kabullenerek sağlıklı, temiz ve uzun ömürler yaşarsak en büyük zenginliktir.

5) Karakterinizi bir hayvana benzetecek olsanız ne olurdunuz ? Neden ?
Ben bu soruya bir türlü yanıt bulamadım :) hemen google amcaya sordum. Dedim ki , burçlara göre ruh hayvanları? Kova burcunun ruh hayvanı kanguru  çıktı :) Şöyle söylüyor:
Kanguru: Kovaların vakti iyi değerlendirme, sosyallik, zeka , özgürlük ve takım çalışmasına olan yatkınlıkları kangurularla aynı ruh özelliği taşıdığını gösteriyor.
Dedii...

6) Bir yazarla (Ölmüş yada yaşayan olabilir) bir hafta sonu geçirme hakkınız olsa kiminle olmak isterdiniz ?
Bu soru için birden çok yanıtım var aslında seçmek çok zor.
M.Kemal Atatürk, M.Akif Ersoy ve edebi türde Sabahattin Ali özellikle bu üç kişinin gerek yazıları, gerek edebiyatı, ayrı bir karizmaları var.
Fakat en çok Atatürk ile bir hafta sonu geçirmek isterdim. Bu kadar çok yönlü gelişen bir insan olması ve başarıları beni etkiliyor.

7 )Yaşamınız bir sinema filmi haline gelse ismi ne olurdu ? Neden ?
Bu soruya cevabım ileri ki yıllarda değişebilir.Yaşam devam ettikçe düşüncelerimizde aynı oranda farklılaşıyor. Şuan için 23 yıllık hayatım üzerine bir film ismi seçecek olsaydım :)
"17 'den Sonra"  derdim.  17 yaş benim için gerçek Dünya'nın manzarasını görmek oldu... Gerçi küçükken de hep yaşımdan olgun davrandığımı söylerlerdi ama... 17 yaş sadece insanlar değil, ruhsal gelişim yönüyle de hayatın gerçeklerini kabullenme aşamalarımın başladığı yaşımdı.  Eskisi gibi saçma sapan olaylara gülemediğimi, sırf eğlence olsun diye yaptığım saçmalıkları artık yapmadığımı, kendimi eskisi gibi kolay mutlu edemediğimi, toplumsal yaşamın etkilerini ve hayatta kalma şartlarını fark ederek kabullenmeye başladığım asıl yaşlarımdı...

Benim için anlamlı bir mim oldu :) umarım sizlerde okurken beğenirsiniz. Bu mimi herkesin yapması gerektiğine inanıyorum :) Çok güzel olur... Bütün listem MİMLENDİNİZ...


7 Şubat 2019 Perşembe

Hangisini Tercih Edersin ? - Mim


Merhabalar,
Blog arkadaşlarım bu aralar sık sık mim paylaşımları yapıyor. Bir çok mim var, fakat ben özellikle "Hangisini Tercih Edersin ?" miminden davetler aldım :)
Bu mimi ilk olarak blog arkadaşımız RehiTu başlattı. Bir çok arkadaşımız bu mimi bloğlarında uyguladılar . Beni  de Kalemdilegelince ve Patlayanbalonlarr  adlı blogger arkadaşlarım özellikle mimlediler. Kendilerine çok teşekkür ediyorum...

Mimi yazmaya başlamadan önce belirtmeliyim ki, kendime hedefler koydum ve zamanım çok hızlı geçiyor. Bloğuma pek zaman ayıramıyorum. Yazı paylaşma sıklığım ve bloggerda geçirdiğim zamanı azalttım. Bloğuma uzun süreli aralar vermek istemiyorum, yeni sayılırım zaten. Bu nedenle bir-iki hafta aralıklarla düzenli olarak blogları gezip, paylaşımlarımı yapmaya karar verdim.
Eee hazırlanmam gereken bir sınav (umarım hazırlanırım) ve alanımla ilgili kendimi geliştirmek için bol zamana ihtiyacım var.  Ayrıca burayı da çok sevdim, hiç gidesim yok  :)

Bu konuya değindiğime göre hızlı bir şekilde mimi cevaplayalım...


Hangisini tercih edersin ? Uçabilme yeteneğinin olmasını mı yoksa su altında da nefes alabilmeyi mi ? Neden ? 

Ne talihsiz bir soru oldu bu... İnanır mısınız ikisine karşı da fobim var  :) fakat seçmek zorunda kalsaydım, su altında nefes almak derdim. Çünkü şelale ve ırmak kenarında yürürken bile bazen başım dönüyor. Yüzme bilmiyorum, hatta korkuyorum. Yeterince sebebim var :)

Hangisini tercih edersin ? Sonsuza dek etrafının kitaplarla çevrili olmasını mı yoksa evcil hayvanlarla mı ?  Neden ? 

Hayvanları severim fakat evcil olarak pek değil :) Gerçi son zamanlarda evcil köpek sevgim kat kat artmış olsa da... Bu nedenle hayvanlar doğada kalsın, kitaplar diyelim. Kitaplar insanın can damarıdır...

Hangisini tercih edersin ? Büyük ellere sahip olmayı mı yoksa büyük ayaklar mı ? Neden ?

İnsan vücudu kadar muazzam bir sistem daha yok. Tek bir damarımızın konumu bile bütün sistemi etkiliyor. Her iki seçenekte zorluk getireceği için bu soruyu hiç biri  olacak cevapladım :)

Hangisini tercih edersin ? Geriye kalan hayatının tamamında çay içmeyi mi yoksa kahve içmeyi mi ? Neden ? 

Kahve güzel fakat mideme dokunuyor :) bir ömür istesem de içemem. Çay diyelim.

Hangisini tercih edersin ? Pilav üstü kurumu yoksa köfte patates mi ? Neden 

Çok zor bir soru, pek etcil değilim daha doğrusu yiyemiyorum. Vitamin almak için zorla yemeye çalışıyorum ama köfte severim :) Off, neyse pilav üstü kuru olsun. Geleneksel yemeğimiz.

Hangisini tercih edersin ? Sınırsız döner mi? yoksa sınırsız kokoreç mi ? Neden ? 

Döner diyorum. Kokoreç yemedim, yiyebileceğimi de hayal edemiyorum. Kokusu bile yetiyor ama keşke yiyebilseydim :)

Hangisini tercih edersin ? Ölüm saatini bilmeyi mi yoksa nasıl öleceğini bilmeyi mi ? ( Ölüm tarihini ve şeklini değiştiremiyorsun) Neden ?

Bence ikisini de bilmemek en hayırlısı :) düşünüp psikolojimi bozabilirim. İlla ki seçmek zorunda olacaksam, nasıl öleceğim olabilirdi belkiii... Fakat cevabım, hiç birini bilmek istemiyorum :)

Hangisini tercih edersin ? 500 yıl gelecekte yaşamayı mı yoksa 500 yıl geçmişte yaşamayı mı ? Neden ?

Geçmişi öğrendikçe hep keşke yaşasaydım, görseydim. Nasıl olurdu ? gibi sorularım oluyor. Fakat az çok bildiğim bir  geçmiş var, bilmediğim de bir gelecek. İyi de olabilir çok kötü de, bu belirsizliği çözmek için gelecek derdim :)

Hangisini tercih edersin ? Her yıl yenilenen tek seferlik uluslararası bir uçak bileti mi  yoksa yurt içinde geçerli sınırsız uçak bileti mi ? Neden ?

Uluslararası bir bilet fena olmazdı, onu tercih ederdim. Yurt içinde ulaşım artık daha kolay ve yakın sayılır. Günümüz şartlarında uluslararası yolculuk daha sıkıntılı oluyor. Fırsat varken değerlendirmek isterdim.

Hangisini tercih edersin ? Daha çok dinlemeyi mi daha çok konuşmayı mı ? Neden?

Genelde dinlemeyi severim. Fakat bu biraz duruma göre değişebilir. Karşımda benden bilgili olan konularda konuşanları dinlemeyi, benim bilgili olduğum konularda konuşmayı tercih etmek en makulü olur :)

Kimler bu mimi yaptı tam bilmiyorum fakat bazı arkadaşları mimliyorum :

Nuroviç
Gamzeceseyleer
Dertlidostum
Elmaspiriltilar
Gunesebakarken
Bilgikırıntıları
Her Telden
Blogcusultan
Aylak Editor
Sansbocegi
Küçük Dünya
Bartutu
İstiridyeavcisi

Yapmak isteyen mimlenen veya mimlenmeyen tüm blogger arkadaşlarımızın yazılarını bekleriz...

30 Ocak 2019 Çarşamba

Çocukların Oyuncak Tercihleri Değişmeli mi ?

Hepimiz çocuklara oyuncak alıyoruz değil mi? Oyuncak alırken dikkat etmemiz gereken noktalar olduğunun da bilincindeyiz. Kalitesiz oyuncaklar çocuklarımızın sağlığını bozabiliyor. Bu nedenle oyuncak alırken markasına dikkat etmeye çalışıyoruz. Belirsiz ve şüpheli markalardan uzak durmaya çalışıyoruz. Bunlar bildiğimiz genel geçer kurallar. Bunlara kısaca değindik, asıl ele almak istediğim konu oyuncak tercihlerimiz olacak.

Mercedes Mi ? Oyuncak Araba Mı ?

Bir gerçek var ki, hayat pahalı ama oyuncaklar daha da pahalı. Birçok aile tek bir oyuncak almak için ortalama 100 TL'yi gözden çıkarmak zorunda kalıyor. Günümüz şartların da ciddi bir fiyat olduğunu düşünüyorum... Çocuk büyüyene kadar aldığımız oyuncak araba paralarını birikim yapsak mercedes alırız. Tamam ! birazcık abarttım. :)  Neyse, fiyat konusu çokta elimizde olan bir mesele değil. Madem piyasa böyle, peki paralarımızı ne tür oyuncaklara harcamalıyız ?

Klasik oyuncaklarımız vardır. Bebekler, peluş oyuncaklar, arabalar vs. alırız. O kadar yazı yazdık, konuştuk . Dünya değişiyor, tercihlerimiz değişiyor, teknoloji değişiyor... Ee, haliyle çocukların oyuncakları da değişiyor. Özellikle aileler eğitici oyuncaklara para vermeyi daha mantıklı buluyor. Haksız sayılmazlar, çocuklar günümüz Dünya'sına ayak uydurmak için erken yaşta zihinsel ve fiziksel becerilerini geliştirmelidir.

Yeğenime Bebek Aldım O Bebek Şimdi...

Geçenlerde yeğenime bir hevesle yukarıda gördüğünüz bebeği aldık. Bir tanecik bebeği olsun ne olacak sanki dedik. Şimdi o  bebeğin saçlarını yoluyor. Saçlarını yemeye çalışıyor :) Sonra sıkılıp atıyor. Evde ki tencere, tava daha çok dikkatini çekiyor. Yani bize fırsat vermeden çocuklar oyuncak tercihlerini çoktan değiştiriyor. Nerede demir,çelik, elektronik eşya var onların peşindeler.
Yeni nesil çocuklar, yeni nesil oyuncaklar getiriyor.  Bu sebeple bizler de oyuncak seçerken artık daha elektronik, eğitici, zeka geliştirici, makine mantığını taşıyan oyuncaklar alsak ilerisi için çocukların eğitimine katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Oyuncak Önerisi: 

Klasik oyuncaklarımızı bir köşeye bırakalım. Çağa uygun bir oyuncak önerisi verelim. 10-15 yaş arası çocuklar için uygundur:
6'lı Güneş Enerjili Robot Eğitim Kiti
Foto Kaynak:https://www.robotistan.com/

Yukarıdaki eğitim kiti çocukların güneş enerjisinin faydalarını algılamaları için oldukça güzel bir set. Aynı zamanda oyuncak görevi de görmektedir. Uçak, hovercraft, yel değirmeni, araba, tekne ve robot köpek yapmak mümkün. Pil ihtiyacı da yoktur. Fiyat olarak ise oldukça uygun Robotistan sitesinde  31 TL. Bir bebeğe veya arabaya 100 TL vermekten daha avantajlı ve eğitici bir oyuncak olduğunu düşünüyorum.
Tanıtım Videosuna linkten ulaşabilirsiniz: 


Madem teknolojiye gözünü açan bir nesil var. Bizler bu neslin teknolojinin üreten ve yapıcı yanlarını öğrenmesi için oyuncak seçimini bile çağa uygun tercih etmeliyiz.
Aslında bizler çocukların oyuncak tercihlerini değiştirmeden,çocuklar bunu ilginç bir şekilde yapmayı başarıyor. Doğdukları günden itibaren tercihleri eski çocuklar gibi olmadığı apaçık ortada...

Çocukların oyuncak tercihleri değişmeli mi? sorusunun en açık cevabı,çoktan değişmeye başladı olur...
Peki bizler oyuncak alırken tercihlerimizi yeni nesil çocuklara göre mi yapıyoruz ? Bence tercihlerimizi değiştirmeye başlamalıyız. Zaman zaman beğendiğim oyuncak setlerini tanıtmaya çalışacağım...

Bu konuda fikir ve görüşleriniz varsa paylaşmanızdan mutluluk duyarım.


Foto Kaynak : https://online.yunusmarket.com.tr/

27 Ocak 2019 Pazar

Hafta Sonu Film Önerisi - Sosyal Ağ


Hafta sonu film izlemeyi sevenler burada mı?  Eminim çoğumuz hafta sonları film saati yapmaktan  zevk alıyor. O halde size bir önerim olacak :)  Sosyal ağlarda oldukça fazla zaman geçiriyoruz. Özellikle Facebook bu konuda ilk sıralarda geliyor.  Peki Facebook'un hikayesini, sosyal ağların nasıl popüler bir hale geldiğini izlemek istemez misiniz ?  Bence izlenmeye değer. 

Sosyal Ağ (The Social Network) 

Biyografi türündedir. Vizyona 2010 yılında girmiştir.
Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'in üniversite yıllarında sosyal ağı hangi sebeple kurduğunu ve geliştirirken nelerle karşılaştığını anlatan bir filmdir. 
Bilişim alanıyla ilgili ve biyografi türünde olduğu için  pek hareketli olduğu söylenemez.  Gizem, gerilim, korku vs. arıyorsanız pek tavsiye edemeyeceğim. Fakat ben filmi izlerken hiç sıkılmadım. Açıkçası bu kadar popüler bir platformun ortaya çıkış fikri ve hangi yollardan geçtiğini izlemek zevkliydi. İzlemeyenler için filmde neler olduğunu anlatmayacağım, zevki kaçmasın değil mi?  :) 

Sadece şunu söylemeliyim ki :
Eski sevgilinize duyduğunuz kin duygusu nasıl bir servetin ilk adımı olabilir ? 
Filmde küçük bir sosyal ağın ilk adımı atılıyor ve sonra  Mark Zuckerberg'in bu işi daha da büyüterek bugün ki Facebook'un kurucusu konumuna nasıl geldiğini izliyorsunuz. Eee, her zaman karşınıza engeller çıkacaktır. Sosyal ağ fikrinin çalıntı olmasından tutun, davalara kadar Facebook'un serüvenini izlemenizi öneririm.
Bilişim alanına ilgi duyduğum için ben iyi ki izlemişim dedim... Umarım sizlerde sıkılmadan izlersiniz :)


Yönetmeni :
David Fincher

Baş Rol Oyuncuları :
Jesse Adam Eisenberg - Rolü : Mark Zuckerberg
Justin Randall Timberlake - Rolü : Sean Parker
Andrew Garfield - Rolü : Eduardo Saverin
Max Minghella - Rolü : Divya  Narendra
Armie Hammer - Rolü :  Cameron Winklevoss

Yukarıya filmin fragman videosunun linkini ekliyorum :) Keyifli hafta sonları dilerim... 

21 Ocak 2019 Pazartesi

Fasulye Değil ki, Pamukta Yetiştirelim....


Evet fasulye değil ki, pamuklara sarmalayalım çocukları. Bencil insanlar neden çoğalıyor diye sorguluyoruz. Ya da istediği olmayınca yeri göğü delen,ağlayarak istediğini yaptırmaya çalışan ve sonunda da psikolojisi bozulan insanlar neden çoğalıyor ? Buna benzer durumlara zemin hazırlayan etkenlerden birisi, çocukları pamuklara sarmalamak diye düşünüyorum.

Çocukları iyi yetiştirmeye çalışırken en büyük kötülüğü yapıyoruz. Sonra gelsin düşünemeyen, bağımlı veya şımarık kişilikler yakamıza yapışsın !
Bir çocuğu yetiştirirken,  çiçek yetiştirir gibi davranırsak dalları bahar bahçe olur.  Hiç su vermediğimiz çiçek kurur, çok su verdiğimiz  çiçekse çürür.  Eee, o zaman ?  yeterli su verirsek dallarında çiçekler açar. Bunu söylemeye gerek var mı canım hepimiz biliyoruz ! demek kolay olur her zaman, iş uygulama kısmındadır. Çocuklara da ilgi vermezsek kuruturuz, çok ilgi verirsek çürütürüz...

Pedagoglar Bas Bas Bağırıyor Duyabilene :

Artık bilgiye ulaşmak kadar kolay bir durum yok.  Her gün sosyal hesaplarda, televizyonlarda uzmanlar çıkıp bir şeyler anlatıyor ve kitaplar yazıyor. Uzman olmayanlar okusun, bilinçlensin diye...  Ebeveynler gözünüzü seveyim bırakın TV'yi, bırakın bir roman eksik olsun! onun yerine yılda bir tane bu  kitaplardan okusak, bir çocuğun hayatının temelini sağlam atmamıza yardımcı olur.  Kişilik gelişimi demek çocuğumuzun ahlakının, vicdanının, katil mi, sapık mı, yalancı mı, dürüst mü olacağının şekillenmesi demektir. Çocuk farkında olmadan kötü birisi oluyor, daha da kötüsü iyi biri olduğunu sanıyor.  
Evet, buna bizzat tanıklık ettim. Arzuladığı olmayacak diye korkan ve bunun uğruna psikolojisini bozma noktasına getiren insanlar var. İstediğine sahip olamayacağı için Dünya'nın sonu gelmiş gibi davrananlar... Her konuda doğru düşünen fakat uygularken tam tersi davranışlar sergileyen kişiler ortaya çıkıyor. Üstelik iyi bir insan olmaya çalışıp, öyle olduğunu düşünen ama hayallerine kavuşamadığı için ebeveynlerine fark etmeden eziyet ederek mızmızlanan, yalanlara başvurmaya kalkışan zayıf karakterler görmeye başlıyoruz. Ya da durum tam tersi oluyor saldırgan, sinir krizleri geçiren, şımarık kişiler de olabiliyor. Bu durum farklı sonuçlar doğurabilir.

Gelişim Psikolojisinde Anne-Baba Tutumunun Önemi:

Gelişim psikolojisi, bireyin doğumdan ölüme kadar olan tüm gelişimini ve davranışlarını ölçer.  Üniversitelerin ilgili bölümlerinde bu konulara bol bol yer veriliyor. İyi, güzel de bu bölümleri okumayan anne ve babalar üzerine düşenleri öğrenmesin mi? Bu alanda uzmanlaşan kişiler zaten olayın derinliklerine iniyor, orada sorun yok. Asıl eksiklik milyonlarca anne-baba adayının bundan habersiz olmasından kaynaklanıyor olabilir mi ?


  • Koruyucu anne-babaların çocukları: Aşırı bağımlı olabilirler, öz yeterliliklerini bulamadıklarını düşünürler, kendi kararlarını alamazlar,nerede ne yapacaklarını bilemezler. Bunun sonucunda ileri de hayatın sorunlarını veya sorumluluklarını kaldıramayabilir. Psikolojik bunalım yaşayabilir. Ya da her istediğini yaptırdığı için şımarık kişilikler ortaya çıkabilir. Ağlayarak istediklerine sahip olmak isterler, çünkü anne-babası bu güne kadar ona fırsat vermeden her istediğine sahip olması için elinden geleni yapmıştır.
  • Otoriter anne-babaların çocukları: Tüm kararları anne,babalar alır. Kendine güveni olmayan,  çekingen, pasif, korkak ve mutsuz çocuklar olurlar. Dıştan denetimlidirler ve başkalarına güvenemezler.
  • Mükemmeliyetçi anne-babaların çocukları: Aşırı titiz veya aşırı dağınık çocuklar olabilirler. Kendilerine güvenleri yoktur. Yanlış yapmaktan korkarlar ve başarısızlıklarında hayal kırıklığı yaşarlar. Bu nedenle hayatta başarı kadar, başarısızlığında normal olduğu öğretilmelidir.
  • Boş vermeci (izin verici) anne-babaların çocukları: Genellikle tutarsız, bencil ve şımarık olurlar. Sürekli başkalarından hizmet beklerler ve her istediklerini yaptırmak isterler. Bırak yapsın demek, her davranışı anlayışla karşılamak ve sınırsız özgürlük sonucunda ortaya çıkar.
  • Demokratik anne-babaların çocukları: En sağlıklı aile tutumudur.Anne ve babalar istekte bulunan çocuğunu belirli ölçülerde kontrol ederler. Bu tip ailede büyüyen çocuklar kendilerinden memnun,girişken, kendine güvenen, arkadaş canlısı,gerçekçi,sosyal kişiler olurlar.


Bana soracak olursanız nasıl ehliyetsiz araba kullanamıyorsak, ehliyetsiz anne-babalıkta olmasın ! Taş çatlasın bir, iki haftalık eğitimle konuştuklarımızın içeriği yüzeysel olarak verilir. Uzmanlaşsın demiyoruz !  kişilik üzerinde anne- babanın rolünü öğreten sertifikasını alsın. Belki bir işe yaramayabilir böyle bir uygulama ama bir kişinin bile ufkunu açmanıza fayda sağlarsa, bir çocuğun geleceğine yapı taşı olur. Bahsettiğimiz konular üzerine internette bir çok bilgi var zaten, asıl sorun açıp okumuyoruz. Maalesef biraz tembeliz, bir şeyler zorunlu olmadıkça yapılmıyor. O zaman zorunlu olsun. Fasulye değil insan yetiştiriyoruz...  Değil mi?




17 Ocak 2019 Perşembe

Gelecek Öngörülebilir Mi? Fütürizm ve Fütüristik...


Değerli okuyucularım, geçmiş yaşandı ve bitti. Peki geleceği nasıl yaşayacağız? Sizce geleceği öngörmek mümkün müdür ? Bizi nelerin beklediğini ve geleceğe nasıl hazırlanmamız gerektiğini biliyor muyuz ? Çok soru sordum, bence konuya geçelim ve bu soruların cevaplarıyla ilgilenelim :) 

Geçmiş yaşanır, biter. Bizler geçmişten dersler çıkarabiliriz fakat geçmişe takılı kalamayız. Aksi halde ilerleyemeyiz. Geçmişi biliyoruz ama gelecek hakkında bilgimiz olmuyor. Tabiii, ciddi ciddi falcılara inanan tiplerden değilseniz :) ben inanmıyorum. Normal olarak !
Fakat gelecekle ilgilenen bir akım var. Fütürizm akımından bahsediyorum, belki daha önce duymuşsunuzdur belki de ilgi alanınızdır...

Fütürizm Akımı (Gelecekçilik):

Future = gelecek anlamına gelir. Fütürizm, future kelimesinden türemiştir. Yani Fütürizm gelecekçilik olarak tanımlanabilir. 20.YY başlarında ortaya çıkmıştır. Temsilcisi Filippo Tommaso Marinetti’dir. Fütürizm akımı gelecekle ilgili bir yaklaşımdır. Geleceği bilemeyiz ama tasarlayabiliriz görüşüne sahiptir. Geleceği bilemeyeceğimiz konusunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum.
Fakat geleceği yapılandırmak elimizde olabilir. İşte bu akım işin özünde bunu anlatmak istiyor.  Fütürizm akımına göre gelecek tahmin edilemez, fakat planlayarak yapılandırılabilir. Fütürizm akımı bilgi,teknoloji, akıl ve duyguları kullanarak, geleceği tercih ettiği yönde (olumlu) tasarlayabileceğini savunan bir yaklaşımdır. Fütürizm olumlu bakış açısını temel alır. Yani geleceği en olumlu şekilde planlar ve bu planlara uyarak geleceğini yapılandırır. Kaderi reddetmez, geleceğin bilinemeyeceği ve değiştirilemeyeceği taraflarının olduğunu kabul eder fakat  geleceği tasarlayarak bir kısmını yapılandırmaya çalışır. Bir nevi gelecek için planlar yapmak diyebiliriz.


Bir kaç yıl öncesine kadar bu kavramı duymamıştım. Öğrendiğimde hemen inceledim ve oldukça güzel bir yaklaşım olduğunu düşündüm. Yani geleceği bilemediğimize göre yapabileceğimiz en mantıklı hareket, planlamak olabilirdi... Teknoloji, bilgi, akıl ve duygularla yapılan bir planlamayla gerçekleşen çalışmanın geleceğimizi büyük oranda etkileyeceğini düşündüm. Falcılara inanmadığımız için :) geleceği de bilemediğimize göre, kendimizi geleceğe hazırlasak hiç fena olmaz.


















Fütürist kimdir?
Tabi ki, fütürizm akımının ustaları, işin ehli kişilere de fütürist denir. Olumlu gelecek tasarımcılarıdır.
Örnek verebileceğimiz isimler:

  • Gerd Leonhard
  • Patrick Dixon
  • Mike Walsh
  • Michio Koku
  • Ray Kurzweil

Türk fütüristler:

  • Ufuk Tarhan: Kendisi oldukça başarılı bir fütüristtir. İlgiyle takip ettiğim bir isim, T-İnsan kitabının yazarıdır. Kitabını oldukça beğendim ve yazım tarzı tam benlikti diyebilirim.Gelecek planlama merkezinin kurucusudur. Linkini bırakalım: http://www.ufuktarhan.com/
  • Halil Aksu
  • Alphan Manas

Not: Fütürizm geleceği tahmin etmez, sadece olumlu bir bakış açısıyla yapılandırmaya çalışır. Falcı yada kahin degildir. Tanım olarak çoğu zaman yanlış algılanabiliyor.

Bugün fütürizm ve fütüristlerden bahsetmek istedim. Bahsettiğimiz felsefenin altında çok farklı ve güzel çalışmalar var. Ben içeriğine giremedim fakat bu konuyla ilgilenmek isterseniz takip etmenizi öneririm. Gelecek tasarımı ve gelecek tasarımcıları hakkında sizlerin düşüncelerini de oldukça merak ediyorum :)

Gelecek bilinemez ama yapılandırılabilir... Mi ? Sizce...

13 Ocak 2019 Pazar

ToonDoo İle Karikatür Oluşturma


Merhabalar, bugün karikatür oluşturmak için kullanılan ToonDoo adlı siteden bahsedeceğim. Yazılarımı genellikle karikatürlerle desteklemeyi seviyorum. Nerede oluşturduğum hakkında sorularla karşılaştığım için yeni yayınımı bu konu üzerinde hazırlamaya karar verdim. Karikatür ve diğer materyallerin kullanımı günlük hayatımızda oldukça önemli bir yere sahip. Birçok sektörde içerik hazırlanırken görsel materyallerin kullanımı konuyu desteklemek ve kalıcı hale getirmek için olmazsa olmaz bir kriterdir diyebiliriz:) İçerik geliştirirken resimler ve videolar olmadan hazırladığımız içerik yeterince etkili olmayacaktır. En pratik şekilde online siteleri kullanarak içeriklerimizi zenginleştirebiliriz. Başka bir yayında içerik geliştirme konusunu daha detaylı bir şekilde ele alacağım. Fakat şimdi ToonDoo sitesinden bahsedelim.Ücretsiz bir sitedir.

Aşağıdaki linkten siteye ulaşabilirsiniz :

Adımlar:


Anasayfa'da Sing Up For Free sekmesinden yeni üyelik oluşturabiliriz. Hesabımız varsa Login sekmesiyle girişimizi yapabiliriz.


Giriş yaptığımızda yukarıdaki resimde gördüğümüz Toons menüsünden Toon Oluştur sekmesine tıklıyoruz.


Karşımıza gelen ekrandan karikatürümüz için istediğimiz taslağını seçiyoruz.


Açılan sayfada çalışmamız için kullanabileceğimiz karakterler, mekan seçimi, konuşma baloncuğu vb. sekmeler bulunmaktadır. Yukarıdaki menülerden sürükle bırak yöntemiyle karikatürümüze eklemeler yapabiliriz. 



Karikatürümüzü istediğimiz gibi oluşturduğumuzda, sol üst köşede bulunan Start Here sekmesine tıklayarak Save butonu sayesinde kaydedebiliriz. 
Not : En altta bulunan Tools sekmesiyle resimlerimizin boyutunu ve yönünü ayarlayabilir, silme, klonlama vb. işlemler yapabiliriz.
Karikatürümüzü kaydettikten sonra, anasayfaya dönerek Toons > Benim ToonDoos'larım sekmesine tıkladığımızda oluşturduğumuz karikatürleri görebiliriz.


Yukarıdaki gibi karşımıza oluşturduğumuz karikatürler gelmektedir. Karikatürlerimizin üzerine tıkladığımızda bilgisayarımıza kaydedebilir ve  paylaşma gibi sekmeler yardımıyla oluşturduğumuz karikatürleri kullanabiliriz. 



Karikatür veya çizgi roman oluşturabilmek için izleyebileceğimiz temel adımlardan kısaca bahsetmeye çalıştım. Fakat daha kapsamlı çalışmalar yaparak, güzel sonuçlar elde edilebilir :) Bu şekilde online programları kullanarak sunumlarımızda, derslerimizde ve çalıştığımız konular için farklı materyalleri kolay bir şekilde oluşturabiliriz. Umarım açıklayıcı ve yararlı bir yazı olmuştur...

6 Ocak 2019 Pazar

Daha İyi Düşünebilmek İçin: 6 Şapkalı Düşünme Tekniğini Kullanın...


Peki, nedir 6 şapkalı düşünme tekniği ? Eğitim sektöründe bulunanların oldukça aşina olduğu bir tekniktir. Edward de Bono her şeyin tekniği varsa düşünmenin de olur demiş olmalı ki, 1985'te bu işin kitabını yazmış. O zaman kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Biraz konuyu açalım. 6 şapkalı düşünme tekniği,  bireylerin daha sağlıklı ve yaratıcı düşünmesini sağlayacak adımları gösteriyor.  Birey bu teknik ile farklı açılardan olayları değerlendiriyor, analiz ediyor, tarafsız bakıyor ve düşünme becerilerini geliştiriyor. Kitapta bütün bunlar ayrıntılı ve çok yönlü anlatılarak bireylere bu tekniğin uygulanışı hakkında geniş bilgiler veriliyor. 

6 Şapkalı Düşünme Tekniği Hangi Alanlarda Kullanılır?

Yazıma başlarken bu tekniğe özellikle eğitimcilerin aşina olduğunu söylemiştim.Fakat bu, tekniğin bir alana özgü olduğunu ifade etmez. En büyük hatayı burada yapıyoruz. Bu teknik en çok iş hayatında yöneticilerin kullandığı bir teknik olarak, örnek verilip anlatılıyor. Ya da eğitim alanında kullanılmasıyla tanınıyor. Aslında 6 şapkalı düşünme tekniği herkes tarafından ve her alanda kullanılabilir bir tekniktir. 

6 Şapkalı Düşünme Tekniği Bireylere Nasıl Katkı Sağlar ?



  1. Paralel düşünmemizi sağlar. (Tekniği en güzel ifade eden kelime olduğunu düşünüyorum)
  2. Yaratıcılığımızı gelişir.
  3. Karar verme becerilerimiz gelişir.
  4. Düşünme adımlarını kavrarız. Daha pratik ve planlı düşünmeler gerçekleştirebiliriz.
  5. Farklı bakış açıları kazanırız.
Tekniği Nasıl Uyguluyoruz ?
Değerli okuyucularım , bu tekniği uygularken 6 adımımız var gibi düşünebilirsiniz. Bizler her adım için bir şapka takıyoruz. Bu şapkaların her biri belirli bir bakış açısını temsil ediyor. Bizler de hangi şapkayı takıyorsak, o şapkanın bakış açısına bürünmüş oluyoruz.  Her şapkayı temsil eden bir renk var. Şimdi her şapkanın rengini ve özelliklerini  açıklayalım:
  • Beyaz Şapka : Tarafsız ve objektif bir bakış açısıyla baktığımız şapkadır. Elde ettiğimiz bilgileri, içinde bulunduğumuz durumu tarafsız değerlendiririz.
  • Örnek soruları : Elimizde neler var ? Neler gerekli ? gibi sorularla durumu tarafsızca ortaya koyarız.
  • Kırmızı Şapka :  Duyguları ve sezgilerimizi ifade ettiğimiz şapkadır. Öznel yaklaşımlarla durumları değerlendiririz.
  • Örnek soruları: Konu hakkında neler hissediyorsun ? gibi soruları kendimize sorarak, duygusal bakış açısıyla durumları değerlendiririz.
  • Sarı Şapka: Ben bu şapkaya Polyanna şapkamız diyorum :) Çünkü iyimser bakış açısıyla baktığımız şapkadır. Durumun avantajlarını ve yararlı kısımlarını ortaya koyarız.  Olumlu ve yapıcı olan şapkamızdır.
  • Örnek soruları: Durumun ne gibi yararları var ? Avantajları neler? gibi sorular sorarak olayı değerlendiririz.
  • Siyah Şapka : Kötümser şapkamızdır. Durumun olumsuz taraflarını değerlendirir. Risklerini sorgular. Ortaya çıkabilecek problemleri değerlendirir. Olumsuz görüşlerle sergilediğimiz bakış açısını temsil eder. 
  • Örnek soruları: Bu durumun zararları nelerdir ? gibi sorularla konuyu değerlendiririz.
  • Yeşil Şapka :  Yaratıcı düşündüren, üretkenlik kattığımız bakış açısını temsil eder. Yeni önerilerimizin olduğu, farklı fikirler sunduğumuz şapkadır.
  • Örnek Soruları: Bu konuda değişik öneriler nelerdir ? gibi sorular sorduğumuz ve durumu değerlendirdiğimiz şapkamızdır.
  • Mavi Şapka :  Düşünme sürecimizi yöneten şapkadır. Durumları değerlendirdikten sonra karar verme aşamasında taktığımız şapkamızdır. Bu şapka için serinkanlı  yakıştırmasını da yapanlar vardır. Gözden geçirme şapkasıdır. Genelde idarecilerin en sık kullandığı şapka dersek yanlış olmaz sanırım :) 
  • Örnek soruları : Başlangıçta nasıldı ? Şimdi nasıl ?  ve gelecekte nasıl olacak ?  gibi sorularda mavi şapkanın bakış açısını yansıtır. 



Şapkaları ve renklerini açıkladığımıza göre, daha iyi düşünmek için şapkalarımızın hepsini kullanmamız gerektiğini anladığımızı düşünüyorum. Birçoğumuz olaylar karşısında duygusal düşünür ve diğer şapkaların bakış açısını göz ardı ederek problem yaşar. Ya da birçoğumuz olayların sadece  kötü, olumlu vb. taraflarını düşünerek bazı noktaları kaçırabilir. İşte 6 şapka tekniği bizlere bu noktada yardımcı olmak için geliştirilmiş bir tekniktir. Sağlam bir düşünce için 6 şapkayı da sırasıyla takarak, bu doğrultu da karar verdiğimiz de daha iyi düşünmüş oluyoruz. 

Ben düşünürken genelde çoğunu kullanıyorum. Fakat aynı ölçü de değil sanırım :) bazen siyah şapkayı diğerlerine göre daha çok kullandığım durumlar olduğunu fark ediyorum. Sanırım ruhsal durumlarımız düşünmelerimizi etkiliyor. Pozitif olduğumuz günde sarı şapkaya meyilli, sıkıntılı olduğumuz da ise  siyaha meyilli olabiliyoruz. 
Ben bugün  Sarı şapkamı daha çok taktığımı düşünüyorum.
Peki  ya siz şu sıralar hangi şapkayı daha çok taktığınızı düşünüyorsunuz ? :) Yorumlarınızı beklerim.

1 Ocak 2019 Salı

Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Kimdir ? - Meslek Tanıtımı




Bilişim teknolojileri öğretmeni dediğimizde aklımıza en kısa tanım olan, bilgisayarı öğreten kişi cevabı geliyor. Peki gerçekten bilişim teknolojileri öğretmeni yalnızca bilgisayarı öğreten kişi midir? Ben aldığım dört yıllık eğitimin sonunda, kendime sadece bilgisayar öğretmeni dememe kararı aldım.
Bu kavramı daha doğru ifade etmek gerekirse bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmeni olarak düzeltmeliyiz. Mesleği kendi tanımımla açıklayacak olursam: Bilgi teknolojilerini kullanan, öğretimde teknoloji entegrasyonunu sağlayarak öğretimin daha kalıcı ve etkili olmasını destekleyen alan öğretmenleridir, demek daha doğru geliyor.

Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Ne İş Yapar?

  •  Sorumlu olduğu grubun düzeyine uygun, müfredat standartlarında çalışma planı hazırlamak.
  • Mesleki alanda gelişmeleri takip etmek ve uygulamak.
  • Öğrencilerin derse ilgisini artıran etkileşimli ders materyalleri geliştirmek.
  • Sınıf içerisinde kullanılan bilgisayarların donanım, yazılım, ağ vb. kontrollerini yapmak ve güncellemek.
  • Ödev, sınav ve uygulamalara göre öğrenci gelişimini izlemek, değerlendirmek ve geri bildirimde bulunmak.
  • Mesleki gelişimini devam ettirmek.
  • Alanı ile ilgili gelişmeleri izleyerek planlama yapmak, ihtiyaçları saptamak ve öğretim programlarına eklenmesi için önerilerde bulunmak.

Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Ne Değildir ?


  • Sadece bilgisayar öğreten kişi değildir.
  • Teknik servis elemanı değildir.
  •  Okulda diğer öğretmenlerin şahsi teknolojik sorunlarıyla ilgilenen kişi değildir.

Bilişim teknolojileri öğretmenlerinin en sık karşılaştığı problem teknik servis elemanı gibi görülmeleridir. Bir diğer sorun ise, ülkemizde zorunlu olarak sadece 5. ve 6. Sınıflarda bilişim teknolojileri ve yazılım dersi okutulmaktaydı. Ders saatinin az olması sebebiyle öğretmenler norm fazlalığı gibi sorunlarla karşılaştılar.Atamaları sıkıntılı alanlardan birisi fakat özel sektörde bir o kadar önemsenen bir branş. Avrupa ve diğer ülkelerin bir kısmında bilişim teknolojileri alanı fazlasıyla önemsenerek, ilköğretim 1. Sınıftan itibaren bu alanda eğitim verilmektedir. Eğitimi, alanının uzmanı olan bilişim teknolojileri öğretmenleri vermektedir. Ülkemizde ise yeni açıklanan programla birlikte ilköğretim 1,2,3 ve 4. Sınıflarda da öğretim programlarına resmi olarak eklendi. Fakat bu dersi hangi branş öğretmenlerinin vereceği henüz net değil. Alan öğretmenleri tarafından okutulursa bu sorunlara bir nebze çözüm olacağını söyleyebiliriz.

Araştırmayı seven, gelişime açık ve analitik düşünenlerin mesleği: Bu mesleği yapan kişiler sayısal mantığı gelişmiş, kendini sürekli güncelleyen, gelişen teknolojiye adapte olan, teknolojiyi etkin kullanabilen kişiler olmalıdır. Aynı zamanda öğretim ortamlarını tasarlama, planlama ve düzenleyebilme gibi yeterliliklere sahip olmalıdırlar. Bir işte başarılı olmak için öncelikle o işi sevmek gerekir. Teknolojiyle iç içe olmayı sevmeyen bir kişi için böyle bir meslek sadece mutsuzluk kaynağı olur. Bu nedenle meslek seçerken öncelikle yeteneklerimizin o yönde olup olmadığından emin olmalıyız.

Geleceğin mesleklerinin beslenme kaynağı olan alandır teknoloji:
Geleceğin mesleklerine açılan ortak kapıdır teknoloji, bu kapıyı hangi anahtarın açacağını bilenler ise bilişim teknolojileri öğretmenleridir.
Bilişim teknolojileri öğretmenin en temel görevi öğrencilere teknolojiyi tanıtmak ve doğru kullanmayı öğretmektir.
Örneğin; bir bıçak ekmek kesmek içinde kullanabilir, adam öldürmek gibi felaket bir eylem içinde kullanılabilir. Teknoloji de tıpkı bıçak kadar keskindir… Özellikle günümüzde teknolojinin içine doğan çocuklar için okuma-yazma kadar önemsenmesi gereken bir alan teknoloji eğitimi. Bir öğretmenin en önemli sorumluluğu öğrencilerin teknolojiyi yararlı kullanmasını sağlamaktır. Bilişim teknolojileri öğretmenleri uzman kişiler olarak öğrencileri tüketen değil, üreten bir toplum oluşturmak için eğitmelidir.

Mühendis değil, mühendis yetiştiren kişilerdir bilişim teknolojileri öğretmenleri:
Maalesef söz konusu teknoloji olunca tüm kavramlar birbirine karışıyor. Yazılım dediğimizde aklımıza mühendislik geliyor. Donanım dediğimizde teknik elemanlar geliyor. Bilgisayar öğretmeni dediğimizde ise, hepsinin yeterliliklerine sahip kişiler olarak düşünüyoruz. Mühendis gibi yazılım yapan, teknik elemanlar gibi donanımsal bilgilere sahip kişilerdir diyoruz. Fakat bilişim teknolojileri öğretmenleri mühendis gibi değildir. Çünkü mühendisler bir dalda uzmandır ve o dalda teknik bilgi sahibidirler. Eğitim-öğretim konusunda uzmanlık sahibi değillerdir. Bilişim teknolojileri öğretmenleri ise, güncel teknolojileri tanıtarak, rehberlik ederek ve bilgi vererek ilerisi için temel oluşturacak kadar teknik bilgiye sahiptir. Eğitim konusunda uzmandırlar.  Mühendis değildir ama mühendislerin yetişmesi için gereken alt yapıyı sağlayarak, ileride mesleğe hazır hale getirmekle görevlidir. Genelde bilişim teknolojileri öğretmeni dediğimizde bilgisayar konusunda her şeyi bilen birisi gözümüzde canlanır fakat bu bir yanılgıdır.

Çığ gibi büyüyen teknolojide, bilişim teknolojileri öğretmenlerinin rolünü pasifleştirmek pek mümkün gözükmüyor. 


Sevgilerimle...